30 Ağustos 2012 Perşembe

Sadece kadınlar değil erkekler de "ilk gece korkusu" yaşar...

Sevgili anonim okurlarım blogu çarşı izinlerimde yazdığımdan dolayı bazen geç kalabiliyorum kusura bakmayın her neyse biz gelecek nesillere ışık olmaya devam edelim;
Bütün bu evrak imzalama işleri akşam olmasına rağmen bitmediğinden hep beraber yemeğe alındık.Polonya'da ki Nazi Kampı Auschwitz'ten esinlenerek yapıldığını düşündüğüm yemekhaneye ilk girdiğimde gözlerim"Çalışmak özgürleştirir" yazısını aradı.Aynı derecede korkutucuydu.Daha önce hiç bir iftar çadırında bulunmadığımdan da ilk kez 655 kişiyle aynı anda yemek yiyecektim.
Velhasıl o akşam tabağımda bulgur pilavıyla masaya oturdum.İşte bloguma adını damağıma lezzetini kazıyan şey ilk kez askeriyede o gün karşımdaydı. Zaman içinde siz de öğreneceksiniz Bulgur pilavıyla uğraşamazsınız. Ondan kaçamazsınız.sizi kovalayan bir köpekten düşen bi uçaktan hatta vicdanınızdan bile kaçabilirsiniz ama bulgur pilavından asla kaçamazsınız! öğlen kaçsanız akşam karşınıza çıkar akşam kaçsanız büyük ihtimalle sizi yatağınızda bekliyor olucaktır. O yüzden onu 40 derece sıcakta giymek zorunda olduğunuz botlarınızı severcesine sevin. Hatta o kadar sevin ki olmadığı öğünlerde yemekhane görevlisinden ısrarla isteyin vermezse olay çıkartın! Arkadaşlarınızla bulgur üzerine çeşitli sohbetler yapın.ilk doğacak çocuğunuza ismini bile koyabilirisniz. işte biz buna tecavüzden tecavüzcüyü tiksindirecek kadar zevk almak diyoruz.
Akşam yemeğinden sonra kayıt işlemlerimiz 11-12 ye kadar devam etti. Kadro askerler komutanlar vs son derece sabırlı ve yardımseverdi haklarını yememek lazım. Bulgur pilavı yerim hak yemem (bakın asla aklımdan çıkartmıyorum!)
Peki bu kayıt sona erdiğinde neler öğrendik? birincisi artık geri dönmek için çok geç. İkincisi artık bir bölüğünüz, grubunuz takımınız ve koğuşunuzda beraber uyumak için tam 44 yeni arkadaşınız var!
Ama yeni arkadaşlarınızla pijama partisi verip yastık savaşı yapmadan önce yapmanız gereken bi şey daha var o da "ihtiyaç çantası" nı almak efem işte içinde;askı,kirli ve temiz çamaşır torbası, ayakkabı boyası, traş takımı, düdük gibi şeylerin olduğu almanın "zorunlu"değil ama "mecburi" olduğu siyah bir çanta. Kendileri 25 milyon filandı galiba tam fiyatı hatırlamıyorum. Neyse al dediler aldık. Ama her nasılsa 655 kişiden 3-4 kişi bu çantadan almamış, bi şekilde aradan sıyrılmışlar. Çanta satışından  sorumlu başçavuş ise bir görev adamı olduğundan bu çantayı almayan bir kaç kendini bilmezin peşine düştü. Başta sevimliydi içtimalarda (her gün hala kaçıp kaçmadığınızı kontrol etmek ve sizi saymak için bi kaç kere topladıkları duruma biz sayılanlar içtima diyoruz.) her gün gelip "arkadaşlar kim almadı bu çantadan çekicem bak kulağını ehe ehe" tarzında latifelerle "çantasızlar"ı aramaya başladı. Ama aradan 3-5 gün geçmesine rağmen hala bu kendini bilmezleri bulamayınca işler ciddileşt. Uyarılar daha sertleşti!
 Başçavuşun gözlerinin altı halkalanmıştı.Belli ki son bir kaç gece zor geçmişti.Ard ardına yakılan sigaralar, kupalarca içilen şekersiz sade kahveler ve kafasında "çantasızlar" karşısında onunla alay edermiş gibi yan yana duran siyah ihtiyaç çantları....Acaba bu eylem askeriyenin mevcudiyetine karşı yapılan pasif bir direniş bir isyan mıydı? yoksa hasımlarının bir kumpası mı? Bi yerlerde boyasız botlar ,düdüksüz dudaklar ve traş olmak için tuvalete gidildiğiğinde "ya kanka benim traş köpüğü dolapta kalmış seninkinden biraz alabilir miyim?" cümleleri fütursuzca havalarda uçuşuyordu.Özellikle ayrı ayrı torbalara koyulmadığından temiz çamaşırlara dokunan kirli çamaşırların düşüncesi onu çıldırtıyordu. Belki de çocukların parası yoktu? Bu düşünce içine ayrı bi sıkıntı düşürmüştü. Onlara yardım etmeliydi... Bu olayı aydınlatana kadar ona durmak yoktu. O çantalar ne pahasına olursa olsun elden çıkarılmalıydı
Sonra ne oldu bilmiyorum. İlgimi yitirdim. Ama bir gece içip içip "çıkın ulan ortaya!" diye koğuşu basıcak diye korkmuştum onu hatırlıyorum... 
En nihayetinde koğuşlarımıza çıktık. Ama uyumadan önce dolaplarımızı yerleştirip bot bağcıklarımızı bağlamamız gerekiyordu. Bir ahtapotun şişe kapağını açıp içinden yiyeceği almayı akıl ettiği, şempanzelerin alet edavat kullanarak avlandıkları, kargaların ceviz kırmak için taş kullanmayı "becerebildikleri" şu dünyada ben bir bot bağcığını bağlayamadım. Evet yapamadım. Utanmıyorum.Bazı türlerin benden daha zeki ve becerikli olduklarını hep içimde bi yerlerde biliyodum zaten. Bunda utanılcak bişi yok! sağolsun birilerine bağlattım o günden beri de hiç çözmedim. Siz de öyle yapın.
Sanmayın ki dolap dizilimi beni ayrıca zorlamadı. Evet öyle istediğiniz gibi çıkartıp koyamıyosunuz efendim kıyafetlerinizi. Havlular kat yerleri arkaya gelecek şekilde büyüklüklerine göre dizilmeliymiş. Ayrı bir bölmede kirli çamaşır torbası traş çantasının altında efil efil salınmalıymış. Bot boyası sol alt köşede olmalıymış. Her bir kıyafet ayrı ayrı asılmalı ve yakaları iç tarafa bakmalıymış ben o ıslak mendilleri oraya koyarsam onlar atılırmış verilenler dışında bişi koyulursa onlarda çöpü boylarmış!
Hayatta her şey insan için derler ya sevgili okurlarım ya işte ilk gece korkusu da herkes içinmiş...Sadece kadınlar değil erkekler de yaşarmış. Askerdeki ilk gün/gece niz büyük ihtimalle hayatınızın en kötü günleri arasa liste başı olarak girecektir. 8 yaşında altınıza işediğiniz o gün gibi...evet?  ne yani tek işeyen ben miyim? herneyse bunu tartışmıcam bişey deniyodum...
"canınızı sıkmayın o kadar kötü değil" fln demicem o kdr kötü. Bu blogdaki 3.yayınım hala ilk geceyi bitiremedim varın siz düşünün gerisini...
Koğuşa girecektim ama hala 44 kişi olayının bi şaka olduğunu filan düşünüyodum. Özel oda ve geç kahvaltı talebime itibar edilmeyeceğini düşünerek zaten dile getirmemiştim, ama gerçekten 44 kişi?nasıl aynı yerde kalıcaktık? En son doğduğumda "yeni doğan" ünitesinde bu kadar kalabalık bi grupla uyumuştum onda da seçme şansım yoktu Tanrı aşkına kakamı bile tutamıyordum...
biraz merak biraz cesaretle girdim. Ranzalar şeklinde istiflenmiş 60'a yakın yatakta isimleirmiz yazıyordu( rezerve etme sistemi hoşuma gitrmişti modern dünyayla cılızda olsa bir bağ idi hala umut vardı. yani adınıza ayrılmış bi yatak var düşünsenize çok tatlı lan!)yatak temiz yastık yumuşak yorgan sıcaktı ılık ballı sütümü ve kurabiyemi şimdi almaya karar vermiştim... Bekledim. Ama bu akşam vermiceklerdi galiba... Beklerken kulağıma çalınan osuruk kadar cılız bi kaç "iyi geceler" temennisiyle rüyasız bi uykuya dalmışım...
Bu arada ufak bi uyarı ranzalar bitişik yani yattığı gibi kalkan tiplerden değilseniz gecenin bi yarısı kendinizi hiç tanımadığınız biriyle kaşık pozisyonunda bulabilrsiniz.Hoş değil. Gerek yok. O yüzden yatakları biraz ayırabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder